14.2.12

14 şubat bedduası

Tarafından kandırılışların yıldönümündeyim yine… bir şubat gecesinde kalbimden ağlarken, hatırlıyorum geri dönüşlerini.. yüzleşiyorum… yeniden ve yeniden… asla akıllanmayacağımın resmidir bu… sana eskisinden daha çok inanmış olmam… her yalanında tokatlamakta hayat beni… alışılagelmiş bir oyun gibi artık… beni terk edişlerin… sevmeyişlerin… seviyormuş gibi görünüşlerin…
Her tokadında zamansız bir mevsimden çığlık atıyor tüm geçmişim... sana olan inancımı bir bir götürürken…
Ne yanımda oldun, ne uzağımda… şimdiye dek neredeysen orada kal… bu kadar kandırılmak fazla geldi bana.. okursan bir gün eğer bunları, kaldır başını gökyüzüne… her yağmur, bedduasıdır sana yitirdiklerimin… hisset o damlaları ve pişman ol her yağmurda… ağla sen de... ve ne yaşıyorsan beter ol!

12.2.12

Bir Pazar Karari

Beni sevmedigini dusundugum bir anne ve sevmeye omru yetmemis bir babanin cocuguyum ben. Evet cogu zaman bunu dusunurum. Icimde yolculuga ciktigim zamanlarda, ilk bu gercekler karsilar beni... Rehberdir, yonumu gosterir bana... Ilk sagdan sapip kacmaya kalktigim anlar olur bazen... Haritam yoktur cunku hic bir zaman. Butun sapislarim ayni cikmazdan geri doner... Sirf o gercekler yuzunden vazgecmeye kalkarim yolculuktan ama daha da zorlasir isim. Biraz daha sevselerdi derim hep. Biraz daha sevebilselerdi, ne yolculuga cikardim, ne de uzaklasmak isterdim icime dogru... Ne kacislara gerek kalirdi, ne de sapislara... Simdi gazi acip camlari kapamak istegindeyken ruhum, butun gunahlarimin affolmasini istiyorum.
Sevmeyi beceremeyen ile omru yetmeyenin cocugu olarak vedalasacagim icin...
Sevmeyi gosteremeyecek bir anne oldugum icin...
Yaptigim yolculuklarin sonunu getiremedigim icin...

5.2.12

FASL-I YÜZLEŞME

"Tüm dertlerimi, kederlerimi ve yüreğimi acıtan her şeyi bir poşetin içine koyup boğazın sularına bıraktım dün gece... "
Önce biriktirdiğim can kırıklarımı doldurdum içine. Benliğimde bıraktıkları izleri hatırlatırlarmış gibi parladılar gecenin karanlığıyla dans eden köprü ışıklarında.. Renkleri siyahtı ve ben siyahın anlamını bilmiyordum.. Her parçayı birer birer gözden çıkardı yüreğim canının acılarını unutmak istercesine..
Sırada, beni bırakmak istememesine rağmen uzaklaştırmaya kararlı olduğum çaresizliğim vardı. Onu torbanın en altlarına doğru yerleştirdim, kurtulup nefes almaya çalışmasın diye.. Zorlandı ayrılmakta, ama pes etti en sonunda..
Çaresizliğimin ardından umutsuzluğumu da göndermeliydim derin sulara.. bırakmalıydı artık beni ve uzak durmalıydı hayallerimden.. ve o da yerini aldı henüz yarısından çoğu boş olan poşette.. Şeffaf torbanın içinden baktı bana, onu terk edebilmeme şaşkın, öfkeli bakışlarıyla..
"Sıra bende galiba" dercesine, birdenbire ortaya çıktı öfkem.. Gözlerimi kamaştırdı, nefesimi kesti ve ruhumu tıkadı son defa.. Cesaretimi topladım ve yüzüne baktım geçmişimin.. Yüzleştim kendimle.. çocukluğum yanıma geldi yüzleşirken kendimle.. özür diledi benden, kabullendim.. öfkem yolculuğa hazırdı..
Poşetim hala boş sayılabilirdi.. bir anda aklıma pişmanlıklarım geldi.. Beni zaman zaman ortaya çıkıp yaralayan, bana hatalarımı hatırlatan ve yeni mutlulukların sevdalarına kapılabilme cesaretimi benden alan pişmanlıklarıma.. Uzun sürmedi kabullenişleri, onlar da aldılar poşetimde yerlerini..
Ve sırada gururum vardı.. Alıkoyulmuşluk, engellenilmişlik ve yaşanamamışlık hissi veren, peşimi bir türlü bırakmayan gururum.. Gariptir, zorlanmadı poşete girmekte.. Çok iyi anlaştılar öfke ve çaresizlikle..
Ona aslında hiç de ihtiyacım olmadığını düşünerek Yalnızlığımı da poşete koydum dün gece.. Zaman zaman benimle olmasından dolayı iyi hissetsem de kurtulmalıydım ondan da..
Final gelip çatmıştı...En son ve en zor gözyaşlarımı yerleştirecektim gidecekler poşetine.. Uzun sürdü ayrılığımız.. Bu defaki ayrılıkta duygu yoktu..Belki de ilk kez mantıktı beni gözyaşlarımla ayrılmaya hazırlayan.. Kararlıydım belki de gözlerimin de kararlılığını ispat edercesine.. Biriken bütün gözyaşlarımı çıkardım yüreğimin derinliklerinden.. yıkıntılarımın arasında hepsini bulabilmek ve dokundukları yerleri kurutabilmek... arınmam uzun sürdü.. birkaçı poşetin içinden süzülmek istedi.. izin vermedim ve sonlandırdım poşetimi doldurmayı..
Boğaz Köprüsü' nün büyüleyici, masal diyarından gelirmişçesine inanabilirlikten uzak olan ve renkleri değiştikçe duygularımı da tetikleyen ışıkları dans etti dün gece İstanbul'la.. Bu dans saatlerce sürdü. O müthiş koreografi beni hayata geri döndürdü.. Gökyüzüne baktım, ardından poşetimin ağzını sıkıca bağlayıp, kayalıkların üzerinden zorlukla ama heyecanla yürüyerek o ihtişama biraz daha yakınlaştım.. Derin bir nefes aldım ve poşetteki eskilerime son bir kez daha baktım.. Onlarla vedalaştım ve İstanbul'un kucağına bıraktım...
Verdiklerimin karşılığında, bir kutu sundu bana; artık bir lunapark görünümünde olan renkli boğaz.. Kutunun kapağını kaldırdım.. Huzur, sevgi ve mutluluk kucakladı beni... bir de kendimi ve diğerlerini affedebilmenin erdemi..
Tüm dertlerimi, kederlerimi ve yüreğimi acıtan her şeyi bir poşetin içine koyup boğazın sularına bıraktım dün gece...
İstanbul bütün bunlara şahitti..

3.2.12

SEKSENLERi ÖZLEMEK

Twitter'da TT olan bazı şeyler, aslında bizlerin büyümeden önceki zamanlarımızı ne kadar özlediğimizin ispatı gibi geliyor bana... Sokağa çıkmak denen bir kavram vardı eskiden... Onlarca çocuk, eve girmemek için büyük bir savaş verirdi.. Her çocuk diğerinin annesinden, onunla biraz daha durabilsin diye izin alırdı. Küçücüktük ama dostluk denen birşey vardı... Evet kavga da ederdik fakat o zamanlar bu kadar Kurtlar Vadisi değildi hiçbir sokak! Şimdi camdan bakmak istediğim zamanlarda gördüğüm şeyler, daha da TT yapıyor çocukluk zamanlarını... Ne bir çocuk görüyorum sokaklarda, ne de oyuncak... Binalar ve arabalar almış sokak çocuklarının yerini adeta... Sütçü amca çoktan unutulmuş. Apartmanların önüne kömür boşaltan kamyon şoförleri, belki de artık hayatta değiller... Leblebi unu paketlenmiş... Uçurtma uçuracak yer yok... Dönen salıncakların önünde biriken kuyruklar artık sadece hayallerimizde... Ne seksek çizecek yer var, ne de tuhafiyeciler kaldı sokak aralarında, ip atlamak için don lastiği satan... Mahalle kavramı yerini koca koca binalara bıraktı... Artık duyamıyorum; "eve gel" ya da "baban eve gelmek üzere" diye bağıran anneleri ve "biraz daha anne" diye yalvaran minikleri... Seksenleri özlüyorum... Uçurtmamı, telefonda masal anlatan Adile teyzeyi, misketlerimi, çokokremimi, o eski tebeşirleri, solucan toplamayı, tuğla parçasıyla seksek çizmeyi, gürültü yaptığımız için bize en üst kattan sıcak su döken Meryem teyzeyi... Herşeyi çok özlüyorum... Seksenlere geri dönmek istiyorum... Şimdi sadece Twitter'da TT olan fakat her anını dolu dolu yaşamış olduğum için kendimi şanslı saydığım o zamanları geri istiyorum.

sadece yazarak anlaşabilen kişi ya da kuruluş.: İÇİME Mİ ATACAKTIM?

sadece yazarak anlaşabilen kişi ya da kuruluş.: İÇİME Mİ ATACAKTIM?: Bu bloğumdaki ilk yazım... Nasıl bir blog olacağını kendim de bilmiyorum.. Bildiğim tek şey aklıma gelenleri yazacak olmak... Ne konusu va...