30.8.12

DEV ADAM

Bir bayramın hüzne bulanış hikayesidir bu…
Bir adamın en kutlu günde vazgeçişidir ömürden…
En sevdiklerini kurtarmak için koşuşudur sonsuzluğa…
Bir dalgalı denizde, kocaman bir yüreğin son nefesini verişidir…
Dev adamın yok oluş öyküsüdür…
Birbirinden hızla uzaklaşan hayallerin özrüdür…
Oraya buraya kaçışıdır bütün umutların…
Bir bayramın hüzünle buluşmasıdır…
Bir bayramın hüzne bulaşmasıdır…
Dev adamın, geride kalan tüm bayramları yanında götürmesinin hikayesidir bu…
Bir daha asla göremeyecek olmanın…
Bir daha asla duyamayacak olmanın…
Asla sarılamayacak kadar uzakta kalmanın…
Bir ölmenin hikayesidir bu…
Bir gidip de dönmemek…
Bir ölüp de gitmemek…
Hala o dalgaların ardından dev adamın geleceğine inanmak…
Ve her fırtınada onu aramak…
Bir bayramın hüzne bulaşmasıdır onun hikayesi…
Her bayramın hüzne karışmasıdır…


22.8.12

"hiç kimse"

Geç saatlerin kaçıklığında boğulduğun bir “hiç kimse” yazısı bu…
Kime yazıldığı belli olmayan bir yazı daha…
Bir banktayım bu defa…
Yıldızlarla sevişirken, tek bir dilek için bile vazgeçebilirim hayatımdan…
Hem de bu kadar sarhoşluğundayken hayatın…
Kaçıncı dublesindeyim bilmiyorum yalanın…
Yıldızlara bakarken utanışım bundan…
Bütün inanışlar gibi bu da içinde kaldı hayatımın…
Kimden geldiğinin pek bir önemi yok bu defa sarsıntının…
Şiddeti ve büyüklüğünün de…
Kaçıncı “olmayacak dua”ya amin… Saymadım.
Ve ben bu defa nedenini nasılını da aramadım…
Gözlerinle inanmak zorunda olmak gibi biraz, “hiçbir yere” gitmeye karar vermek…
Müşterek saçmalıkların, yalanların kıyısından bir vazgeçiş belki…
Hiç tanımadığın bir cephede, tanımadığın bir düşmanla gerçekleşecek kıyasıya savaştan, son anda geri dönüş…
Çok geç olmadan bir fark ediş, yenilgiyi kabulleniş…
Tek bir dilek son verebilecekken ömre, yıldızların yer değiştirmemesi bundan…
Kalbe dokunan son kelimeler, çoktan boğuldu çünkü kadehte…
Kaybolup gitti yakınlar…
Aslında ne bir bank var, ne de yıldızlar…
Ne sevişmek, ne gitmek…
Sadece “hiç kimse” var…

16.8.12

MUHASEBE

Arkana bakmadan kaçtığın her hikaye, gün olur, senden intikam almak için çırpınan, kimsesiz bırakılmış bir çocuk gibi sırtında kambur olur...
Peşinde dolaşan o hüzün aynada seyrederken seni, iki eli yakanda duracaktır vicdanının...
Her kaçışında fırlatıp attığın yaşama sebepleri, er ya da geç tarafından toplanmayı beklerken, ucuz bir gecenin karanlığında mutlaka ışıksız kalacaktır o yalan gülümseyişlerin...
Hak ettiğinle çaldıklarının muhasebesi arasında gidip gelirken, sorup da bulamadığın cevapların esiri olacaksın her yeni gün...
Açtığın yelken rüzgarla yok olduğunda, yıktığın duvarlarla yapayalnız kalacaksın...
Sen boşversen de, en derininden gelen o bir parça yalnızlık günü geldiğinde ne olduğunu hatırlatırken sana, anlayacaksın ki; yollarca uzaklara gitsen bile, yanında götürdüklerin kadarsın...
Geri dönemez, pişman olamazsın…
Bilmelisin… Bir zamanlar vazgeçtiğin o küçücük masalın sayfalarında, artık sadece döktüğün gözyaşlarınla varsın...
Hala bir insan varsa içinde, o çocuk birazcık ehlileştiyse gördüğün suretten utanmalısın...
Ölmeye alışmalı, hayata uzaktan bakmalısın…
Ağlamalı ve anlamalısın...
Unuttuğun kadar hatırlanacaksın.

13.8.12

BİR BEKLEYİŞ...

Bir anda gidişinin ardından geçen uzunca hüzün ve her gün batımında dönmeme ihtimalinle yüzleşmeye alışmış kabullenişlerimleyim…
Ayaklarım yerden kesilirdi ya hani, şimdi bir zımba gibi kaldırımlar, dibe çekerken beni…
Hala sana ağlatıyorum gülüşlerimi…
Sevdiğin ne varsa üstüme kaldı senden sonra… Asla unutulmadı ve kimse dokunamadı…
Sadece benimle kaldı…
Bildiğim ne varsa bıraktığın kadardı…
Gülüşünün izleriyle çınlarken yer gök, hayatım ellerini bir uzatışına bağlıydı…
Çok ağladım; duymak için çırpınırken, senden kalan ayak seslerini…
Gelişine hazır, gidişine nemliydi ömrüm… Ellerindeydi…
Sendeydi çıkmazlarım, sen o yolların en sonundaki barınaktın…
Şimdi bunca beklerken ve yıllarca özlemişken seni, ellerinin dönüşüne adıyorum yitik sevinçlerimi…
Terk edilmiş bir balıkçı kahvesi sessizliğindeyim…
Bir suni teneffüs anı kadar çaresiz, bir ölümü kabullenmek gibi beklemek gelişini…
Çünkü hala senin sevdiğin kadar bütün bildiklerim…
Döneceğin geceye saklıyorum son nefesimi…