5.2.12

FASL-I YÜZLEŞME

"Tüm dertlerimi, kederlerimi ve yüreğimi acıtan her şeyi bir poşetin içine koyup boğazın sularına bıraktım dün gece... "
Önce biriktirdiğim can kırıklarımı doldurdum içine. Benliğimde bıraktıkları izleri hatırlatırlarmış gibi parladılar gecenin karanlığıyla dans eden köprü ışıklarında.. Renkleri siyahtı ve ben siyahın anlamını bilmiyordum.. Her parçayı birer birer gözden çıkardı yüreğim canının acılarını unutmak istercesine..
Sırada, beni bırakmak istememesine rağmen uzaklaştırmaya kararlı olduğum çaresizliğim vardı. Onu torbanın en altlarına doğru yerleştirdim, kurtulup nefes almaya çalışmasın diye.. Zorlandı ayrılmakta, ama pes etti en sonunda..
Çaresizliğimin ardından umutsuzluğumu da göndermeliydim derin sulara.. bırakmalıydı artık beni ve uzak durmalıydı hayallerimden.. ve o da yerini aldı henüz yarısından çoğu boş olan poşette.. Şeffaf torbanın içinden baktı bana, onu terk edebilmeme şaşkın, öfkeli bakışlarıyla..
"Sıra bende galiba" dercesine, birdenbire ortaya çıktı öfkem.. Gözlerimi kamaştırdı, nefesimi kesti ve ruhumu tıkadı son defa.. Cesaretimi topladım ve yüzüne baktım geçmişimin.. Yüzleştim kendimle.. çocukluğum yanıma geldi yüzleşirken kendimle.. özür diledi benden, kabullendim.. öfkem yolculuğa hazırdı..
Poşetim hala boş sayılabilirdi.. bir anda aklıma pişmanlıklarım geldi.. Beni zaman zaman ortaya çıkıp yaralayan, bana hatalarımı hatırlatan ve yeni mutlulukların sevdalarına kapılabilme cesaretimi benden alan pişmanlıklarıma.. Uzun sürmedi kabullenişleri, onlar da aldılar poşetimde yerlerini..
Ve sırada gururum vardı.. Alıkoyulmuşluk, engellenilmişlik ve yaşanamamışlık hissi veren, peşimi bir türlü bırakmayan gururum.. Gariptir, zorlanmadı poşete girmekte.. Çok iyi anlaştılar öfke ve çaresizlikle..
Ona aslında hiç de ihtiyacım olmadığını düşünerek Yalnızlığımı da poşete koydum dün gece.. Zaman zaman benimle olmasından dolayı iyi hissetsem de kurtulmalıydım ondan da..
Final gelip çatmıştı...En son ve en zor gözyaşlarımı yerleştirecektim gidecekler poşetine.. Uzun sürdü ayrılığımız.. Bu defaki ayrılıkta duygu yoktu..Belki de ilk kez mantıktı beni gözyaşlarımla ayrılmaya hazırlayan.. Kararlıydım belki de gözlerimin de kararlılığını ispat edercesine.. Biriken bütün gözyaşlarımı çıkardım yüreğimin derinliklerinden.. yıkıntılarımın arasında hepsini bulabilmek ve dokundukları yerleri kurutabilmek... arınmam uzun sürdü.. birkaçı poşetin içinden süzülmek istedi.. izin vermedim ve sonlandırdım poşetimi doldurmayı..
Boğaz Köprüsü' nün büyüleyici, masal diyarından gelirmişçesine inanabilirlikten uzak olan ve renkleri değiştikçe duygularımı da tetikleyen ışıkları dans etti dün gece İstanbul'la.. Bu dans saatlerce sürdü. O müthiş koreografi beni hayata geri döndürdü.. Gökyüzüne baktım, ardından poşetimin ağzını sıkıca bağlayıp, kayalıkların üzerinden zorlukla ama heyecanla yürüyerek o ihtişama biraz daha yakınlaştım.. Derin bir nefes aldım ve poşetteki eskilerime son bir kez daha baktım.. Onlarla vedalaştım ve İstanbul'un kucağına bıraktım...
Verdiklerimin karşılığında, bir kutu sundu bana; artık bir lunapark görünümünde olan renkli boğaz.. Kutunun kapağını kaldırdım.. Huzur, sevgi ve mutluluk kucakladı beni... bir de kendimi ve diğerlerini affedebilmenin erdemi..
Tüm dertlerimi, kederlerimi ve yüreğimi acıtan her şeyi bir poşetin içine koyup boğazın sularına bıraktım dün gece...
İstanbul bütün bunlara şahitti..

Hiç yorum yok: