Sen bu satırları okurken, ben senden vazgeçmiş olacağım… Sen
bunu hissetmeyeceksin bile… Önceleri; acısız, tasasız ve kolay olacak senin için
beni kaybetmek…
Sen bu satırları okurken, ben, sırf senin olduğun o dünyaya
veda etmiş olacağım… Kendinle baş başa kaldığında anlayacaksın bir boşlukta
boğulmanın yalnızlığını…
Sen bu satırlara bakarken, ben başka bir dünyanın kadehine
dalmış, yudumladığımız yalanlardan çoktan vazgeçmiş ya da vazgeçirilmiş
olacağım… Ve bir suçlu aramayacağım…
Sen bu satırların içine dalıp giderken, bir şarkı zorla dinletecek
kendini sana… Pişmanlık kokan o şarkıda fark edeceksin en güzel satırların
kıymetini bilemediğini… Sana yazılmış, sana adanmıştı hepsi…
Sen bu satırların içinde boğulurken, ben yaptıklarımdan
pişman olacağım… Sen ise asla yapamayacaklarından… Bir kabus çökerse içine, bil
ki kendinle başlayan hesaplaşmandan… O zaman hiç bir şeyin fayda edemediği
anların da olduğunu öğreneceksin…
Sen bu satırlarla dost olacaksın… Ben ise kalan ömrüne bir
iz bırakabilmiş olmanın sahte mutluluğuyla, peşinden koşan kalbimle yarışa girmiş olacağım…
Bu düşmanlık hiç bitmeyecek…
Bu satırları iyi oku… Beni sana en iyi onlar anlatır çünkü…
İnsan kendi gibi sanır herkesi… Ve bazen yanılır… Her yanılma bir cezadır… Bir
anlamı olmalıdır yaşanılanın, oku ki anlayasın… Veda etmek zorunda hisseder insan bazen kendini… En keskin hoşçakal’ım bu
satırlarda gizli… İyi oku bu satırları…
Sen bu satırlarla ölürken, ben hüznünden sıyrılmış küçük bir
kız çocuğu gibi, gözyaşlarımı kendi ellerimle temizlemiş olacağım…
Ben giderken, sen bu satırları henüz okumamış olacaksın…
Okurken bir şeyin farkına varacaksın; sen bu satırlarla yaşlanacaksın…
Aramızdaki fark ne olacak biliyor musun?
Sen okuduklarını asla
unutamayacaksın, ben ise yazdığımı bile hatırlamayacağım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder