5.5.11

ÜÇ KURUŞLUK SEVDALAR...

Bütün yüzler eskilerden bakmaktaydı… o günlerden, o anlardan… bir uçurum kenarından…  eski bir parfüm kokusundan… belki de tek başına yürüdüğüm o sokaktan… gelirdin bazen… giderdin aniden… bu anlamsız tekrarlarda boğulurdu yüreğim… ama bilirdim hep aynı aydınlıktaydı gidip gelişlerin… kilitliydi bir yanın çoğu zaman… hep bilinmez, hiç anlaşılmazdı… birgün gittin… günler ayları kovaladı, aylar mevsimlerin ardından koştu durdu… yıllar kaldı geride yerli yersiz… bazen özlem koktu, bazen nefret… kimi zaman nefret yağdı aramıza, kimi zaman umut damlaları tuttu ellerimi senmişsin gibi… alıştım gidişine… kabullendim… bazen de unuttum seni… her ne olduysa, geçip giden yitirilen her neyse, değeri vardı birşeylerin… eskilerden bakan bütün yüzlerin,  kırmızıydı tek rengi… gerçekti… aradan yıllar geçti… aradan aşklar geçti… paragraflarca, dizelerce;  yazılar, şiirler yürüyüp gitti… ve… aşkın üç kuruşa düştüğü zamanlardayız şimdi… kırmızılar siyaha dönmüş, şiirler ölmüş, mevsimler bitmiş… eskide kalmış her şey… ayın karanlık yüzü gelmiş oturmuş yüreğine sevdaların… üç kuruşluk sevdaların… gözyaşlarıyla sulanan o ömürlük sevdalar, yalana siyaha bırakmış yerini… ne bir koku kalmış burunda tüten, ne bir şarkı tutulmuş hatırlandıkça dinlenen…  ömür bitmiş… sevdalar tükenmiş… bunca kötü, bunca karanlık varken, acaba şimdi, sen bu üç kuruşluk sevdaların neresindesin sevgilim? 
6-5-11
İpek sindelışık

Hiç yorum yok: