19.11.10

RÜYA

Yine yalancı bir kasım… yine üzerinde,  bırakıp gittiğin gün giydiğin koyu yeşil bluz var gözlerinle aynı renk… bu kez beni uykumda yakalıyorsun hayatının son tanığıyla birlikte… o kadar gerçek ki nefes alışın ve o kadar yeşil ki bakışların, hiç gitmeyecekmişsin gibi… hep hatırladığım gibi yine bir şeylerin hesabını yapıyorsun mutfak masasında… artık döndüğünü ve aslında hiç gitmediğini söylerken bile elindeki kağıda bir şeyler yazıyorsun… aslında hiç gitmemişsin… bir yerlerde hep olmuşsun tıpkı sessizce seni çağırırken bütün bunları birgün yaşayacağımı bilirmişcesine… yıllarca saklanmışsın haberim bile olmadan… kırılmam mı gerekir yoksa sevinmem mi seçemiyorum… tek bildiğim artık hiç gitmeyecek olman… uzak da olsan aynı dünyada yaşadığımız… hayatının son tanığı ve ben her zamanki yerimizde oturuyoruz… bu kez sen de karşımızdasın… belki de hep bizimle oturmuşsun… ne fark eder, ne de olsa artık hep bizimle oturacaksın… bu bir rüya olmalı diyorum ama o kadar gerçek ki her şeyin, o kadar güzelsin ve tıpkı hatırladığım gibisin ki… hayır uyuyor olamayız… seni seven herkesi arıyorum ve sana olan kızgınlığımı onlardan çıkarıyorum seni benden sakladıkları için… bilip de gitmediğini, bunca yıl seni benden çaldıkları için… ağlıyorum, bağırıyorum ve telefonu kapatıyorum… sonra senin yanına geliyorum… bana kızmanı bekliyorum, elindeki kağıda bir şeyler yazıyorsun… bir şeyler hesaplıyorsun… gitmenden çok korkuyorum… sen kağıda bir şeyler yazdıkça ben korkuyorum… içimden bana sarılmanı istiyorum, söz vermeni istiyorum gitmemen için… seni çok özledim diyebiliyorum sadece…
hala mutfakta oturuyor musun bilmiyorum… döndün mü dönmedin mi bunu da bilmiyorum, çünkü uyandım ve seni artık göremiyorum…
19.11.2010
İpek sindel

Hiç yorum yok: