14.11.10

AŞK FIRTINALARI

Hangi denize yelken açsam, fırtınasıyla karşıladı beni. En dönülmez girdaplarıyla içine çekti ve savurdu bilmediğim karalara… Gözlerimi açtığımda bana bakan hep çaresizlik ve kimsesizlik oldu tanımadığım o uzak yerlerde… Bütün fırtınalar aynı şekilde başladı ve hiç dinmedi.. Belki dinmesini istemedim, belki de tekrar savrulmaktan korktum ve hep aynı sonlarda buldum kendimi…
 O uzun girdapların sonunda hep aynı kare takılı kaldı film şeridimden. Aşk… Gelmesi ve gitmesi bir olan, savrulurken girdaplarda ellerimi bırakan ve beni hep arkamdan vuran, bütün “hayır”larımı hiçe sayan, varlığımı yokluğa çeviren aşk… Bütün resimler aynıydı ona ait olan ve hepsi hüzünlüydü en siyahından. Siyah, buğulu ve eksikti… Tam başlayacakken bitmişti, teslim olmuştu karanlıklara… Tam güldürecekken siyaha boyanmıştı aniden… Bütün bulutları yağmur yüklüydü en ürkütücü yıldırımların ardından gelecekmiş gibi… Sessizdi hiç konuşmamış gibi… En beyazı bile bir hüznün ardından bakıyordu… kimsesizdi, beklemekten yalnızdı ve yorgundu… beklerken yüklediği çaresizlikler ona kavuşmamayı öğretmişti… bu yüzden de yalnızlığı seçmişti..
Bütün girdaplarda ondan gelecek bir yardım bekledim çaresizliklerimi yüklerken… ama bütün fırtınalar gibi bu da aynıydı… başlarken sessizdi… geldi, savurdu ve dönüşü olmadı… tek bir kare bile kurtarmaya yetmedi beni o fırtınalardan… Aşk fırtınalarından…
14.11.2010
İpek Sindelışık

Hiç yorum yok: